Songül SABIRSIZ
Çocukluğuma dair pek bir şey anımsamıyorum ya da anımsadıklarımın hepsi kendimden büyüklere sorduğumda doğru da çıkmıyor. Sanırım en geçmişte kalan anım yağmur altında bir tabure üstünde oturan bir çocuk. İkincisi ise seslenen birileri olduğunu duyduğu halde önüne bakmaya devam eden bir çocuk fotoğrafı.
Biraz daha büyüdüğümde ise bir film* izlemiştim. Zihnimde dizi gibi kalmıştı nedense. Sonra o filmin ne olduğunu bulmaya çalıştığımda dizi değil bir film olduğunu benden başka izleyen tek arkadaşımdan öğrenmiştim. Filmde bir anne çocuğuna kendini duyurmaya çalışıyor türlü yol deniyor sonunda onunla beraber tabak çevirerek aralarındaki ilk köprüyü kuruyordu. Filmden çok etkilenmiştim. Son sahnesi hala gözlerimin önünde. Ama zaman geçti ve filmi unuttum ta ki üniversitede o günkü dersin konusu otizm oluncaya dek. Anlatılanlar hemen filmin gözümün önünde canlanmasına yol açtı. Demek ki o filmdeki çocuk otizmliydi. O derste anlatılanların ne kadar ilgimi çektiğini ve otizmlilerle çalışmak gibi küçük bir kıvılcım oluşturduğunu hatırlıyorum. Sanırım ikinci sınıftaydım.
Sonra okul bitti. Zorunluluklarla kendimi alanda çok isteyip istemediğimi bile sorgulamadığım bir işi yaparken buldum. Mutlaka güzellikleri olsa da asıl istediğim olmadığı kesindi. O günlerde her psikoloji mezunu gibi yapabileceklerime dair gerçekçi bir algım olduğunu sanmıyorum. Yakın arkadaşlarımın özel eğitime yönlenmesiyle benim de aklıma yeniden otizm düştü.
Otizmlilerle çalışabilirdim hala o günlerde bunun adı çalışmak sanıyordum. İzmir’de bir merkeze başvurdum, anlaştık ve ilk gün benim yapabileceğim bir iş olmadığına karar verdim. Ta ki bir yıl sonra arkadaşlarımdan duyduklarımla yeniden beni heyecan sarana kadar. Üstünden yirmi yıldan fazla zaman geçti. Artık otizmlilerle “çalışmak” değil adı.
Bu yıllar içinde uzun süre eğitmenlik yaptım. Işık Özel Eğitim Merkezi’nin tüm okullarında dolaşmışlığım var. Burada tabi ki Işık Özel Eğitim Merkezi’nin kurucuları olan Yrd. Doç. Dr. Alev GİRLİ ve Psk. Dr. Semra ÖZTÜRK ÖZGÖNENEL’i anmadan geçemeyeceğim. Her ikisinin de üstümde emeği çoktur ve onlara minnettarlığım çok büyük. Bana bu alanda çizdikleri yol, öğrettikleri her bilgi, paylaştıkları her deneyim ve etik anlayışımın oluşmasına yaptıkları katkılardan dolayı. Elbette her zaman en büyük teşekkür çocuklara. Onlarla bir arada pek çok şeyi; kitaplarda yazmayan, seminerlerde anlatılmayan, kongrelerde karşıma çıkmayan pek çok şeyi öğrendim.
İzmir’de yaşadığım sürece Işık Özel Eğitim Merkezi’nde eğitmen ve merkez müdürü/ eğitim koordinatörü olarak çalıştım. Bu süreç zihinsel yetersizlikleri, gelişimsel gerilikleri , down sendromu olan ya da yaygın gelişimsel bozukluk ,özel öğrenme bozukluğu, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olarak adlandırılan tanı grubundaki pek çok çocukla eğitmen olarak ya da onlarla çalışan meslektaşlarıma koordinatörlük yaparak geçti.
Şimdi İstanbul’dayım. Hatta Bodrum’da da çalışmışlığım var. Hem anaokulunda hem otizmli çocuklarla geçen yıllardı. Ardından İstanbul’da kısa bir süre Rüzgar Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi’nde ve Erken Destek Eğitim Merkezi’nde çalışmalar birbirini izledi.
Kasım 2014’te haftanın başında değil bir Çarşamba günü Büyümek Gelişim Destek Merkezi kapılarını çocuklara açtı. Çocuklarım “Songül’ün yeni evi” dedi. Ben de bu tanımı çok sevdim. Çünkü burası evimiz. Hep birlikte büyüdüğümüz yer. Tuhaf bir gezegende tanıdık yaşantılar ararsanız sizi de bekleriz evimize.
* İki yıl önceye dek filmi önüme gelene sormaya devam ettim. Birtakım anahtar kelimelerle internetten bulmaya çalıştım. Sonunda buldum da; Son-Rise: A Miracle Of Love
http://www.imdb.com/title/tt0079933/?ref_=ttpl_pl_tt